Müzik Kutusu

sjghvsghssghcsghs
Wu-Lu Loggerhead
Brixton’lı Miles Romans-Hopcraft’in annesi modern dans sanatçısı, babası kendi grupları da olan bir stüdyo müzisyeni. Armut bir kez daha dibine düşüyor, Miles da, ikiz kardeşi Ben de müzisyen oluyor. Ben’in grubu Childhood 2010’da, bir diğer projesi, Fat White Family’den Saul Adamczewski ve Zumi Rosow ile güç birliği yaptığı Insecure Men ise 2015’te start veriyor. Temelde indie rock hattında giden –ve hiç de fena olmayan– bu ekiplerle karşılaştıracak olursak, Miles çok daha serbest bir müzik zevki geliştiriyor. O bir yatak odası müzisyeni, meraklı bir prodüktör, bir DJ, Nubya Garcia ve Zara McFarlane’le yaptığı çalışmalarla Londra caz sahnesinin bir parçası, kaykay, grafiti ve video oyunlarıyla büyümüş bir hip hop ve alternatif metal dinleyicisi… CV’sinde, Matted Sounds ve We Are Dubist gibi underground gruplarla çalıştığı, Ginga adıyla beatmaker’lık yaptığı, Ego Ella May, Oscar Jerome, Poppy Ajudah şarkıları için yapımcılık koltuğuna geçtiği, toplama albümlerde boy gösterdiği de yazıyor. Wu-Lu olaraksa önce N.A.I.S. (Not As It Seems) ve S.U.F.O.S. (Save Us From Ourselves) EP’lerini, ardından tüm deneyimlerini aynı potada erittiği Loggerhead’i yayınlıyor.
Uzunçaların açılışını yapan “Take Stage” bir trip hop şarkısını andırıyor. Takipçisi –Asha Lorenz’in vokalleriyle parlayan– “Night Pill” de başta öyle. Ama devamına bakıp bir hip hop ya da alternatif rock olarak da tanımlansa yeridir. “Facts”de sanırız drum’n’bass ağır basıyor. “Scrambled Tricks” rap ile metal’in kesiştiği bir crossover. Son zamanların yükselen ismi Lex Amor’lu “South” ise bir Alice in Chains parçası gibi başlayıp black metal tonlarına dek yükseliyor. “Calo Paste” mikrofona Martinik kökenli Fransız şarkıcı Léa Sen’in geçtiği bir folk. “Slightly”, havada King Krule’nin gitar tonlarıyla süzülüyor. Bunların arkasından gelen üç şarkının, “Blame”, “Ten” ve “Road Trip”in ise hardcore bir rap bloğu oluşturduğunu söyleyebiliriz. “Times” katıksız bir grunge gibi tınlarken, “Broken Homes”, Black Midi’den Morgan Simpson’ın davullarıyla, ağır, karanlık ve görkemli bir kapanış yapıyor albüme.
Ama bu debut’yü özel yapan tüm bu farklı türlere göz kırpması değil. Wu-Lu bunları açık büfeden seçer gibi tek tek tabağına koymuyor. Her malzemeyi karıştırıp kendine has bir tarifle yeni bir sound ortaya çıkarıyor. Türler arasında geçişler o kadar pürüzsüz ki, LP masif tek bir şeye, belki mermer bir heykele dönüşüyor. Ve bu arada… Miles (Etiyopya dillerinden) Amharca öğrenirken, su anlamına gelen sözcükle karşılaşıyor: wu-hu. Duyduğu ses hoşuna gidiyor. Kendine isim belleyecekken, bunun Busta Rhymes’in “Woo Hah!! Got You All In Check” parçasından geldiği düşünülmesin diye, küçük bir değişikliğe gidiyor. İşte Wu-Lu’nun sözlüklerde olmayan takma adı da buradan geliyor.
İLKER AKSOYhss

HAYATI SEÇMENİN BEDELİ
Nina Nastasia Riderless Horse
İlk şarkılarını yazmak için 27 yaşını beklemiş, otuzlarının ortasında yayınladığı ilk uzunçalarını LA’de geçen çocukluğunun silik hatıraları ve Seattle ile NYC’de garsonluk yaptığı yılların bedbahtlığıyla demlemiş Nina Nastasia. İlk kopyası sadece 1.500 adet basılan 2000 tarihli Dogs’un ayağını folk, Amerikana ve gotik geleneklerine basan, görünürde mütevazı ve rahatlatıcı, özünde görkemli ve sarsıcı akustik gitar besteleri BBC DJ’i John Peel’ın icazetiyle daha geniş kitlelere yayılmıştı. Müzisyen 2010’a kadar biri Dirty Three’den Jim White ile olmak üzere toplam altı albüm kaydetti. Sonrasındaysa elini ayağını kamusal yaşamdan çekti, ender birkaç canlı performans dışında kendini tecrit etti. Yeni uzunçalar, Nastasia’nın hayatındaki derin bir kırılmanın hediyesi ve ipucu Dogs’un alternatif kapağındaki erkekte, müzisyenin menajeri ve partneri Kennan Gudjonsson’da gizli. Bilindik öykü: Özgüvenini inşa edip yeteneklerini açığa çıkarmakta zorlanan bir kadın ve bir yandan ona içindeki cevheri gösterip öte yandan her adımını manipüle eden bir adam. Parasının ve başkalarıyla iletişiminin kontrolünü kendi varoluşunu kendine meşru kılamayan bir adama kaptıran kadın akıl sağlığını yitirme noktasına gelir. Yirmi yıl boyunca bir metropolün içinde sıkıştıkları küçük daire metaforik anlamda küf tutmaya başlar. Ya orada öleceklerdir ya da biri bir şeyleri terk edecektir.
Nastasia tek başına yeniden başlama kararını 26 Ocak 2020’de aldı. Gudjonsson ertesi gün hayatına son verdi. Müzisyenin “ilk solo albümü” olarak tanımladığı Riderless Horse tüm çıkışları ve inişleri, çelişkili duygu halleriyle bu ilişkinin döngüsünü takip eden bir kayıt. Üzüntü ve suçluluk hislerinin yanısıra velayetini yeniden eline almanın ve müziğin sağaltıcı etkisini hatırlamanın kudretiyle bestelenen bu parçalar sevgiyi, öfkeyi, hayranlığı ve korkuyu yansıtıyor. Her daim hayat ve ilişkilerin gündeliğine, sohbetlere, söylenenlere ve söylenemeyenlere dair yazdığı sözlerde ışıldayan Nastasia, onca yılı bir düzine şarkıya sığdırmaktan, bir şeytan yaratmaktan ve kolay cevaplardan kaçınıyor. “This Is Love”da “Aşk ne korkunç bir şey, ama aşk buysa sonsuza kadar seninle cehennemde kalırım” diyen müzisyen içinde olduğu felç halini “Just Stay In Bed”de betimliyor: “Mutluyum yatakta, yapayalnız ölürken / Ölüm uzun kalınacak bir yer değil / Ama elimde değil, zehir damla damla akıyor…” Sonunda bu illet yerine hayatı seçiyor, bu tercihi bir bedel olarak nitelediği “Ask Me”de partnerine “Seni öylesine seviyorum ki, kendi başına ayakta durmana ihtiyacım var” diyor. 56 yaşındaki müzisyenin “Afterwards”daki son sözleriyse “Yaşamak istiyorum / Yaşamaya hazırım”. Tüm albümlerinin prodüksiyonunu üstlenen Steve Albini’nin mahir ellerinde çıplak sesi ve gitarıyla baş başa kalan müzisyenin kusarcasına söylediği bu parçalar eskilerini de yeni okumalara açıyor. Hayatta kötü şeyler oluyor. Nina Nastasia bir şeyler öğreniyor, dostlarını, gülmeyi ve hakikati anımsıyor, derin uykusundan uyanıp bir albüm kaydediyor.
YİĞİT ATILGAN